4 Haziran 2018 Pazartesi

zaman o kadar göreceli ki..
Biz ayrılalı 5 ay olmuş.. Sen bu şehirden taşınalıysa neredeyse 1 yıl..
Bu sürece bakınca çok şey yaşamış gibiyim.. Ama bir yandan baktığımda sanki hep aynı yerde dönüp duruyorum da kendime tonlarca yalan söylüyorum gibi.

Zaten süreçler sonunda hep kendini kandırdığını fark ediyorsun. Yaşarken en doğrusu gibi gelen şeyler bir süre sonra pişmanlıklara dönüşüyor.
Ve sanırım yaşlanıyorum.. Bir zamanlar 'Yaptıklarımdan asla pişman olmam.' derken şimdi bu cümleyi zorla kendime kanıtlamaya çalıştığımı hissediyorum.
Sen bu şehirden gideli 1 yıl, hayatımdan gideli ise tam 5 ay oldu..
Ama bazı şeyler hakikatten değişmiyor. Sanki her an gelebilecekmişsin, sana sarılabilecekmişim gibi özlüyorum seni.

Sanki gene cumartesi günü gelecek de buluşacağız diye bekliyorum.
İçimde hep bir özlem heycanı var sanki bunu giderebilecekmişim gibi.
Ama bir yandan da o heyecan ile aynı anda bastıran bir 'o artık yok' hüznü var.
Sanki bitmeyen bir haftanın Cumartesi gününü bekler gibiyim..
Fakat zaman çok hızlı akarken o Cumartesi günü hiç gelmiyor gibi.
Ben zamanda ve kendimde kapana kısılmış gibiyim bir parça.

Öyle işte..
Daha ne denirse..