31 Mart 2015 Salı

Bir Küçük Hatıra

Bir zamanlar bir kız hatırlıyorum.
Ömrü oturup düşünmek ile geçerdi ki keza başka seçeneği yoktu o zamanlar.
Yaşamın getireceklerinden heycanlanır, hayaller kurar idi.
Işığı kapatıp sokak lambalarına saatlerce bakardı. Mekanı önemsemeksizin yıldızlara bakıp dolaşırdı onlarla evreni. Ruhu da iyi idi sanırım bir parça. Her zaman beyazın üzerine yaptığı resimleri düşünürdü.
Bir zamanlar bir kız hatırlıyorum ki üzülse dahi pes etmek geçmedi aklının ucundan bile ve hayallerine yenik düşmek.
Şimdi gene ışığı kapatıp güzel bir müzik eşliğinde kendimi kelimelerde bulmuşken gülümsedim ona.
Bana baktı. 'Neden?' diye sordu.Cevap veremedim. gülümsemeye devam ettim.
'Kelimelerim yok sen sadece dinle, nolur soru sorma.' diyebildim..Ağzımdan sadece bu cümleler çıkabildi
Gitti sonra.. Ben de kal diyemedim ki kalmazdı zaten.
Artık resimler siyahın üstüne silikleşen yazılardan ibaretti. 
Şu an müzik bilmiyorum kaçıncı kez çalıyor. Ben düşünüyorum sadece.
Elimden başka bir şey gelmiyor.Silineceğini bile bile kelimeleri yazıyorum inatla belki yazdıklarımın rengi beyazlaşır umudu ile.
Ben hala ara ara hatırlayacağım beyazlar üzerine umutla resim yapan o tatlı kızı.
Sonra bir müzik açacağım, arkasından bakakalacağım..


(No Land - Yüzerdik şarkısına ithafen)



30 Mart 2015 Pazartesi

Dönmemek Üzere

Bu sefer oraya dönmemek üzere oradan ayrıldığımı biliyorum.
Hayatımın garip serüveninde yırtılmış tonlarca yaprak var.O girişi cümlesi asla olmadı bende.Asla da yazamadım zaten hayatıma dair kalıcı şeyler.Ne zaman kalem alsam fırladı gitti elinden. Ne zaman sigarama eşlik ettirmek istesem müziği,hep amansız kavgalarına tutuştular..Baktığım saatler durmuştu hep. Ve hepsinin kadranı farklı yerlerde idiler.Ait olamadığımın sebebidir bu zamana.
Bu sefer geri dönmeyeceğim oraya.
 Hayatımı düşündüğümde, beni olmayan bana hapseden yerlere ait olmayacağım.
Yollarsa, meskenim olsun ayaklarım parçalansın.
Lakin artık ruhumu kaplamasın betonlar ve aidiyetsizlik.
Ve tuhaftır ki ihtiyacım varken yalnız koydular kelimeler de beni.
Bu yüzden Turgut'un dizelerini haykırmak istiyorum şimdi:
'Dönemeyeceğimiz bir yer beğen, başka türlüsü güç..'


26 Mart 2015 Perşembe

Sabah Temizliği

Odamın dağınıklığında buldum kendimi.. Her şey her yerde.Bazen böyle olmak gerekiyor sanırım.Ruhunu çevrene yansıtmak insanı doğallaştırıyor. Birkaç gündür yalnız yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışıyorum. Çevremdeki eşyalara, hareketlerime, rüzgara ve her şeye daha farklı bir bakış açısı ile bakma çabasındayım. Çevremde bir ton ilaç..Antibiyotikler,antidepresanlar,antiher’şey.. Kafamın içinde tonlarca gürültü var.. Antiher’şeye uyan biçimde.Yüzümde bir gülümseme.. Nedenini anlayamıyorum. Sanırım geçen zamanın alışmakla bir ilgisi var. Kitap okuyamıyorum eskisi gibi saatlerce.Keza kafamın içindekiler sürekli beni dürtüp ara vermeme neden oluyor.Gene de boş bulduğum her an bir cümle okumaya gayret ediyorum. Cümlelerimi ruhumun derinliklerine çekercesine okuyorum. Bu bile iyi hissettiriyor. Bir cümle var altını çizdiğim, onu paylaşmak istiyorum şu an: ‘Yaşamak, bir günü daha atlatmak demekti, o kadar..’ Dedim ya, geçen zamanın alışmakla ilgisi var. Yalnız yaşamayı anladığım şu süreçte fark ettiklerim beni mutlu ediyor. En azından artık anısı olan şarkılarla yaşamayı öğrendim. Rüzgar benim için değerlidir, hep söylerim bunu. Sabah çayımı içip kalabalığın sıradanlığına karışmadan ona iletmesini istediğim mesajları söylemek istiyorum, gene beşinci kattaki odamın minik balkonundan. Hiç gidemediğim ama hep ruhumda olan Aşiyan’daki dostlarıma, sevgililerime onları ne kadar çok aradığımı söylesin rüzgar.. Bir de mezarının yeri dahi belli olmayan Sabahattin Ali..Ona kendi kelimeleri ile sesleniyorum, bunu da iletsin..Her akşam yatmadan, onun kelimelerini okuyarak onunla konuşuyorum.Söylesin bunları. Şimdi kalabalığa karışıp zorunlu düzene girme vakti sanırım. Odamın dağınıklığını akşam yeniden buluşmak üzere alelade bırakıyorum. Ve geriye Eskişehir’in bitmeyen ayazına dalmak kalıyor.

23 Mart 2015 Pazartesi

GECE

Yalnızlığın en saf haliyle hiçbir şey yapmadan müzik dinliyorum..
Gene her sesi kafamda çınlattığım ve gürültü bellediğim gecelerden biri.
Geldiğime binlerce kez küfrettiğim şehrin kuru gürültüsü içindeyim.
Geldiğim için binlerde kez tebrik edildiğim şehirde bir evin balkonunda rüzgarda arıyorum kendimi.
Bir sigara yakıyorum.. Sigara dumanından şekiller çıkarmayı seviyorum.. 
Bu gece huzur veren şekiller çıkarmayı ümit ediyorum umarsızca..
Ne biliyim..
Belki Mario çıkar ansızın ziyarete gelir beni.Yanıma oturur..O, prensese lanet eder.. Ben ise daha adını bile bilmediğim her şeye..
Hayır bu olmadı.. 
Mesela bir kedi gelir kucağıma oturur.. Başını seveceğim zaman bir hışımla elimi tırmalar ve çeker gider o da kalabalığın içine..
Ben bu işi beceremiyorum bu gece..Ve işin kötüsü rüzgar da benden yana değil.
Oluşturduğum tüm kötü senaryoları üstüme doğru, benliğime doğru püskürtüyor resmen.
Sigarayı bırakmaya karar veriyorum..En azından şu anlık.
Adını bile unuttuğum şehrin beşinci katından insanlara bakıyorum.
Ne manzara ama..
Turuncu sokak lambaları altında kimi düşünmekten kaçan, kimi ise düşünmeyi unutmuş bir yığın insan.
Dışarıdan çok mutlu gibi gözüken fakat samimiyetsiz oldukları gözlerine bakınca hemen anlaşılan suretler..Ve bitmeyen kahkalar.
Betonların içinde devasa boyutta bir tiyatro.İzleyiciler yok.. Herkes kendi oyununun yıldızı..
En azından tüm bu karmaşanın amacının bu olduğunu düşünüyorum.
Griler arasında bunalıyorum.. Sevmedim bu manzarayı da..
Kötü ve kanserli bir gece.
Bir şehrin beşinci katında bir balkondayım.
Rüzgara inat bir sigara daha yakıyorum.
Kafamı kaldırdığımda gökyüzü..Şehrin ışıkları yıldızları hapsetmiş..
Gene de gözüme birkaçı takılıyor. Göz kırpıyorum onlara..
Bir kuş olup gökyüzüne ulaşmak istiyorum.
Sigarayı üflüyorum..
Yere çakılmış bir insan görüntüsü..