10 Nisan 2013 Çarşamba

Atlas-Sarmaşık ve Kelimeler..




İçimden kelimeler çıkmak istiyor.
Söküp atmak istiyorum onları..Sanki söküp atsam herşey biraz daha kolay olacak.
Atlas’ın yükü hafifleyecek..İnsanlar sorunları ile de yük olmayacaklar ona..
Ama ah kelimeler..Çıkamıyorlar bir türlü..
Aynı ölümcül bir sarmaşık gibi sardılar dört bir yanımı..
Turuncu ışığı göremiyorum..Gözlerim kapalı.Ama yeşil değil siyah yapraklar ile.
Nefes alamıyorum..Zehrin acısı öyle büyük ki yutkunamıyorum bile.
Karanlıktan korkuyorum.Ah lütfen sarmaşık en azından gözlerimi aç.
Turuncuyu görerek ölmek istiyorum..
-Ölmek mi istiyorum?-
Bilmiyorum..Kafam karışık..Kelimeler yapıştılar gitmiyorlar..
Kafamın içinde tonlarca gürültü var…
-Kelimelerin oluşturduğu..-
Sırtım ağrıyor boynum ağrıyor tüm eklemlerim ağrıyor
Ama en çok ruhum acıyor..Yaşayamıyorum.
Atlas bu, yükünü bırakamaz..Hem de gönüllü bir Atlas..
-En azından bir zamanlar öyle idi-
Bir insan görüyorum, gülümsüyorum..
Sonra bir başkasına daha bir başkasına daha ve hepsine..
Omuzlarım ağrıyor
Şakaklarım acıyor rol yapmaktan..
Bu yükü taşırken bu sarmaşık neden..
Nerden de geldi böyle..
Atlas ilk olarak yüklendiğinde bu yükü, doğrular için acı çekmeye razı idi..
Ama bu acı onu sonsuzluğun içinde karanlığa kök saldırdı..
Kıpırdayamıyor artık atlas
Sarmaşık ile bir oldu..Sonsuzlukta kıpırdayamaz oldu acıdan..
Yanlış nerede..Ah kelimeler ve bu gürültü ve bu acı neden gitmiyor..
Neden bu kadar karanlık her yer..
Korkuyorum..Yüküm çok ağır,acıdan nefes alamıyorum
Duruyorum öyle..
-Durmak zorundayım-
Kök saldım karanlığa..
Ve bekliyorum bitmesini tik-takların..
Ah..Kelimeler yok olun artık..

8 Mart 2013 Cuma

Elleri Ceplerinde Yürüyen Kadın


Hava soğuk..
Elleri ceplerinde yürüyen bir kadın
-Islık çalıyor hem de, görülmüş şey değil-
Karanlığın ortasında çalıyor –öylesi-
Bilinen tüm doğruları reddederek

Elleri ceplerinde yürüyen kadın
Rüzgarın sesine karışıyor ıslığı
Ve saçları..
Karakteri gibi aynı
Ne renk olacağını bilememiş –öylesi-
Karışıyor o da rüzgara başı boş..
Aynı karakteri gibi kararsız ve umarsız..

Ahh..Elleri ceplerinde yürüyen kadın
Yüreğin ağır,nereye gittiğini bilmeden yürüyorsun -öylesi-
Aklındaki kelimeler gibi çarpık adımların
Ve yüreğin olağanca ağır ki ;
Boğamıyor karanlık bile seni.
- ne kadar istesen de-


Elleri ceplerinde yürüyen kadın
Sonsuz yolun, bir son olan  başındasın
Dudaklarında bir ıslık
Ve içinde kalan cesaretin belki son neferi
Sigara dumanı
Siyahı delercesine beyaz –öylesi-
Ve kafandaki anlamsızlıklara inat,
Dumandan çizdiğin şekiller
-sonsuza karışan-

 Ah kadın..

Dur desem, duracak mısın?
Arşınlama desem yolları..
Durmayacaksın elbet,bilirim..
Mesken olmuş yollar sana
Ve artık ardına bakmadan,
İlerlemek istersin –öylesi-
Ellerin ceplerinde,umarsızca..
Ah kadın…

5 Şubat 2013 Salı

Yorgunluk Ve Bir Parça Baca Temizliği

Yorgunluk var bir parça...
Her daim bedenimizi beynin,ruhumuzu hislerin yönettiğini düşünmüşümdür..
Benim ikisi de birbiriyle öylesi bir savaş içerisindeki artık uzanıp sadece gökyüzünü izlemek istiyorum..
Ruhum yoruldu bir parça..80 yaşındaki nine gibi misal..Bazen hislerimin adını koyyamıyorum.
Hafızası gel-gitlerde olan tontiş nineler misali..
Bazen açıp Edip Cansever okuyorum..Nefes alıyorum..Ruhum o zamanlarda sohbet ediyor Edip'imle..Bir parça gençleşiyor.
Sonrasında yastığa başımı koyduğum an uyumak için beynimi yönetme çabaları..Bedenimi daha çok ve daha çok yorma isteği..
Bedenimi uyutmadan ruhu dinlendirmek mümkün mü?Bilmiyorum..Bazen uyurken bile yoruluyor ruhum.
Benim de kanserim bu sanırım..Uçlarda yaşamak..Okyanusun ortasındayım..Yelkenlim yırtılmış..İleri yahut geri gitme şansım yok..Burada çürümeyi bekleyeceğim..Tik-Takları sayacağım öylesi..
Yorgunum..
Bedenimin faal olduğu hayat ve hayatın içinde hislerimin mücadele etmek zorunda kaldığı ruhum ve tabiki bu ikisinin savaşı..
Güzel olmaz mıydı oysa..Deniz kenarında ıssız bir yerde tam gün batımında..
Bir parça Güneş'in turuncusu ısıtırken içini ve aniden esen bir rüzgar getirirken yyosun kokularını burnuna , bedenini ve ruhunu dinlendirmek ebediyete dek..
Belki bir martı konar omzuma.Suların çok çok ötesinden bir şeyler fısıldar kulağıma.
Beynim ve hislerim martıyla sözleşme yaparlar belki..Sonra bir yunus belirir mavilerin ortasından ona da çıkarırım fotör şapkamı, selam veririm..
Sonrası sonsuzluk..
Yoruldum bir parça..
İster bu insan sonsuz bir mavi..

29 Ocak 2013 Salı

Ruhi Bey ve Mavi


Bazen de dağınık kalsın istiyorum her şey..Hiçbir zaman toplu olmadığımdan belki..
Kafam kadar dağıtmak istiyorum her şeyi..Kırmak istiyorum camları ve o kırmızıyı görmeyi istiyorum..Kırmızıya renk veren o sıvıyı..Biraz sıcak ama dolgunca..
Sonra bütün tahtalar parçalansın istiyorum..Renkler yok olsun..Bir tek mavi kalsın geriye.
Her yer deniz olsun..Dedim ya dağınık kalsın..
Denizler ve okyanuslar değil midir Dünya’nın en dağınık yerleri..En zenginin serveti ve en fakirin cesedi hep bir aradadır okyanuslarda..
Ve ister kırmızı olun ister turuncu yahut her şeye renk veren beyaz bilse olsanız okyanus dağıtır sizi.. Mavi yapar..
İşte aynen öyle kalsın istiyorum..Hayatın düzeninden uzak,insanların ve benliğiimin egolarından uzak bir okyanus olmak istiyorum.
Bir parça da Ruhi Bey olmak istiyorum aslında..Hani hep der ya:’’Her insan biraz ölüdür.’’ diye, işte tam o noktada durmak istiyorum..
Siz Ey insanlar..Dostlarım,sevdiklerim,kızdıklarım ve hayatımın parçaları olan yüce insanlar..
Hepiniz biraz ölüsünüz aslında..
Hepimiz bir parça ölüyüz aslında..
‘’Siz Ruhi Bey nasılsınız?
Ben Ruhi  Bey nasılım?’’
İyi değilim Ruhi bey sizin kadar olamıyorum iyi..Hayatın düzeni beni kendine benzetmeye çalışıyor ve ölü insanlar arasından sıyrılmaya çalışıyorum..Klişe bir misal..Kazana atılmış kurbağa gibiyim öldüğümü biliyorum fakat metanetim yok Ruhi Bey..
Mavi olamıyorum Ruhi bey..
Ne zaman sokağa çıksam insanların yüzlerindeki o sahte gülümsemelere katlanamıyorum ve bunca insanın gidipte varamadığı yerleri düşünmeden edemiyorum Ruhi Bey..
Ah elbet ben de sizin gibi bir gün ellerimde tatil broşürleri omuzumda insan ölüleri ile birlikte dağınıklığımı kabul ettireceğim..
Ama geçmiyor tiktaklar..Ne ölümün kırmızısı ne huzurun turuncusu ne de mutluluğun beyazı..
Ben artık mavi bir okyanus olmak istiyorum.Çökmüş yerlerdeki insan ölülerimi huzura kavuşturmak ve yosunlarımla gizlemek istiyorum maskelerini.
Ah Ruhi Bey dağılamıyorum..


24 Ocak 2013 Perşembe

BU GEMİ NE ZAMANDIR BURADA Edip Cansever

Bugün sadece bir alıntı yapmak istedim..
Son birkaç haftamı özetleyen bir alıntı.Öyle bir insandan ki bu alıntı ruh eşi denilen kavramın gerçek olduğuna inandırdı beni..
Turuncu ışığın bir parça sokakları yalnızlaştırdığı gecelerde okumalı aslında ve elinde kahve ve kafanda düşünceler,mısralar..
Bazen huzur bu kadar basit olabiliyor..Buruk da olsa bir huzur..Umut yaratacak bir huzur..
Neyse..Öyle işte..



Bu gemi ne zamandır burada
Çoktan boşaltmış yükünü  
Gece de olmuş, rıhtım da bomboş
Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
Arkada, güvertede 
Ah, neresinden baksam sessizlik gene.

Yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye
İçerde üç beş kişi 
Yalnızlık üç beş kişi
Bir kadeh rakı söylerim kendime
Bir kadeh rakı  daha söylerim kendime
-Söyle be! ne zamandır burda bu gemi
-Denizin değil hüznün üstünde.

Belki yarın gidecek 
Bir anı gelecek bir başka anının yerine.

İnsan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.

6 Ocak 2013 Pazar

Bir Zamanlar Hayal Perisi..


Çok uzun zaman önce yaşayan bir kız hatırlıyorum.Hayatta hep mutlu olacak bir şeyler bulan bir kız.Sevgiye inanırdı o zamanlar.Hep çocuk kalacağını sanırdı.Hatırlıyorum da, en büyük hayaliydi uçurtma uçurmak.Gökyüzüne bakmak..Bazen mavisinde kaybolurduğunu hayal ederdi bazense turuncusunda ısıtırdı içini.

Silik silik hatırlıyorum bazı şeyleri..Diyorum ya, çok uzun zaman önceydi.İçinde fırtınalar kopsa da hep gülümseyecek bir şeyler bulurdu o kız..
Birgün rastlaştık..
-Nasıl yapıyorsun bunu? Diye sormuştum..
-‘’Hayal kuruyorum’’ demişti..’’Sadece hayal kuruyorum.’’
O an anlamıştım sanırıım onun hayal perisi olduğunu.Ve periler asla ölmezdi,öyle sanıyordum..
Hayat bu ya, en emin olduğumuz şeyler bile yanıltıyor insanı.

Küçük kız büyüyordu.Sonra sonra birini sevdiğini duydum.Yıllarca sevmiş ve hayal kurmaya devam etmiş küçük kız..Ve hayal perisi o süreçte ilk hayal kırıklığını yaşamış.Gözlerinde bir parça hüzün varmış,öyle duydum.Oysa ben hep onun içten gülümseyeceğine ve kaybolduğu maviliğin, gözlerinde fırtına mavisine dönmeyeceğine inanmıştım.

Yıllarca büyümüş gözlerindeki fırtına mavisi küçük kızın, o şekilde yaşamaya devam etmiş..Gene de vazgeçmemiş hayallerinden..Fırtına mavisine inat hep uçurtmasını uçuracağı gökyüzünün hayalini kurmaya devam etmiş..Onu gökyüzüne bakarken görenlerden duydum bunu..

Tik-taklar geçiyordu oysa..Ve büyüyordu küçük kız..Sonra sonra çok garip bir şey oldu..Sevginin varlığına inandıran bir şey,tekrardan..Ama zaman denen tik-taklar adil değildi.Çocuk kalmak ile büyümek arasındaydı küçük kız.Bir hayal kırıklığı riskini daha göze alabilir miydi?Bu onu öldürürdü elbet ,o da biliyordu..Ve bocalamaların eşiğindeydi çokca..Ama tik-taklar adil değildi ve geçiyordu durmadan.Zaman ve kararsızlık, hata olarak geri dönmüştü ona..Her tik-tak bir hataydı ve bedeli çok ağır olan hatalardı bunlar..Kendisiyle savaşmanın bedeli olarak tonlarca insanı incitmişti hayal perisi.En çok da onu yeniden sevgiye inandırabilecek olan tek insanı..Kaybetmişti..Yeni bir hayal kırıklığı yaşamak istemezken yaşamıştı en büyük yenilgisini küçük peri.Ve artık inancı yoktu ne hayallere ne de sevgiye..Ve tüm bunların aksine nefret eder olmuştu uçurtmalardan da hayallerden de..Gözümün önünde oldu bunlar..Üzüldüm küçük periye..Gelmedi elimden bir şey yapmak..

O günlerden sonra sadece tik-takları saymaya başlamış ve gülmez olmuştu küçük kız.Kalbini heyecanlandıran tek şey olmuştu karanlık..Güneşi de gün doğumlarını da sevmiyordu artık.

Bu arada..Ben kim miyim?Onun çok yakın bir tanıdığıydım uzun zaman önce.Şimdi hatırlamaz belki beni..Dedim ya çok uzun zaman önceydi..
Geçenlerde rastladım ona.Gene tik-takları sayıyordu.Aynaya baktım..Gülümseştik..O saymaya devam etti ben ise sadece yürümeye..