4 Kasım 2015 Çarşamba

Bir Haller

Böyle..
Yapabileceğin tek şey beklemektir ya hani.
Bir adım atmak istersin ama her şeyin daha kötüye gideceğini bilirsin.
Durum normalken ve her şey somutken sen soyutlaşmaya başlarsın.
Bir hissi yaşamazsın da hani o hissin tam kendisi olursun. Somut bir his olursun işte.
Lakin eğretisindir. Uymazsın dünyaya..
Anlamdıramazlar.Ve daha da kötüsü anlamlandıramadıkları için anlayamazlar da.
Sen öylece elinden bir şey gelmeden kendini anlatmaya çalıştıkça daha da somutlaşırsın.
Ama o hissin ta kendisisindir işte.
Kendi çapında çırpındıkça ve bir şeyler iyiye gitsin istedikçe daha da eğretileşmeye başlarsın.
tek çözüm uyumaktır belki.
Öyle bir uyumak ki bu, anlam kazandığın bir zamanda uyanmak istersin mesela.
Ama işte.. O da imkansızdır hani.
Uyumak uyuşmak gibi benliğini geçiştirmekten başka işe yaramaz gibi.
Öylece süregelen bir şeye alışmaya çalışmaktan başka nedir ki?
Bir ilaç alırsın..Uyursun.
Sabah olur. Devam edersin.
Olmadığın bir zaman diliminde , tekerrürlerin varlığını ve geleceğini bile bile
gene aynı hislerle senin o tek-his- olmanı sağlayan şeye tutunursun alelade.
Zaten başka türlüsünü düşünemezsinde.
Çünkü anlamındır o senin.
Var olma anlamın.
Ve başka türlü de var olmak zamansızlık kadar saçma gelir..
Ve falan filan..




16 Ekim 2015 Cuma

Öyle Normal

Ben seni öyle çok seviyorum ki yer ve zaman kavramları birbirine giriyor.
Kelimelerden nefret ederken onlarsız boğulmaya başlıyorum.
Senin gözlerine bakınca her şey anlamını yitirirken senden uzak kaldığım her saniye her şey kaosa dönmeye başlıyor.
Ben seni severken tüm edebi kişiliklere sövmeye başlıyorum.
Sanki hepsi anlamsız..Kızıyorum onlara, neden seni anlatacak içimdeki şeyi, her ne ise, anlatacak tek bir kelime yazmadıkları için.
Dil bilgisi anlamsızlaşıyor.. Harfler kelimeler yetmiyor.Sığmıyor hiçbir heceye, kelimeye, cümleye içimdekiler.
Ben seni severken kendimi unutuyorum.Düşünmeden sadece hissedebiliyorum ancak.
Dünyaya adapte olamıyorum.. İnsanlara adapte olamıyorum.. Sana adapte olamıyorum ki sen yokken ben..
Şimdi sadece seni düşünmek ve o hiç sevmediğin sigaramı içerken üzülmek geliyor elimden.
Üzülmelerimi yersiz buluyorsun. Yaptıklarıma anlam veremiyorsun.
Ben de anlam veremiyorum çoğu zaman. Şaşırıyorum kendime.
Lakin içimde öyle büyük bir şey var ki beni bile korkutuyor.
Bu sevginin tutarsızlığı ile sana haksızlık ediyorum belki.
Belki bu yaşattıklarımı hiç haketmiyorsun.
Ama seviyorum işte be adam.
Senin dediğin gibi ''Seni sevmek sanki çok doğalmış gibi.'
Tam da olması gerektiği gibi seviyorum seni. Fakat kendimi de biliyorum.
Ben, güzel olan her şeyi mahvetmek için yaratılmışım. 

Seninle gene barışacağız. Gene gözlerine bakınca her şey ve tüm saçmalıklar anlamını yitirecek.
Seninleyken her şey gene tam olması gerektiği gibi olacak.
Buna dayanabilir misin adam?
Senin olmadığın zamanlardaki aşırılıklarıma dayanabilir misin?
En çok da bu beni korkutuyor. Her an her saniye kendini bilmenin korkusu bu.
Buna dayanabilir misin adam?
Bilmiyorum.
Ben gene tam olması gerektiği gibi seni sevmeye devam ediyorum. Sen yokken , sen varken.
Zaman denilen sayıların denkleminde ve sorgulamadan devam ediyorum sevmeye.


16.10.2015



11 Nisan 2015 Cumartesi

Kanatları Gümüş..

Bazen bir şarkıya başımı yaslayıp onunla konuşmak istiyorum.
Barış Bıçakçı'nın dediğini biraz daha değiştirerek, ''Bazen sanat hayattan daha açıklayıcıdır..'' demek istiyorum.
Ruhumun kırıklarını şarkıya yaslayıp tek kelime bile etmeden öylece durmak iyi gelir belki.
Yaşıyoruz.Var oluyoruz.. Hissediyoruz..
Ve gerçek şu ki yaşananlar değil hissedilenler hayatı oluşturuyor.
Bir mum yaktığımda onun alevinin gözlerimi alması hoşuma gidiyor.
Buna bir isim koymak bir hayli zor. Lakin ruhun karmaşıklığına ne kadar dirensem de karşı koyamıyorum.
Bir an geliyor ve yüzüme çarpıyor tüm baş etmeye çalıştıklarım sanki benimle alay eder gibi.
Hissediyoruz ya hani, işte bundan kaçış olmadığını ve baş edilemeyeceğini anlıyorum.
Müziğe yaslanmak istiyorum. Eksik kalacak belki ama benim söyleyemediklerimi de söyleyecek sanki.
Ben dilsiz ve sağır biriyim üstelik artık elimde tuttuğum kalemler de parçalanıp mürekkebe buluyor her yeri.
Çalan müzik içlerde bir yerlerde.
Arıyor ve bulamıyorum onu. Sadece konuşuyoruz.Kimsenin bilmediği kendimize has dilimizde.
Bir yerlerde bir şeylerin mümkün olduğunu söylüyor müzik bana.En çok da bu canımı yakıyor zaten.
Mümkün olduğunu söylüyor ya sonra fısıldıyor kimse bizi duyamasa da ''Bulamayacaksın..'' diye.
Şarkıya yaslanıyorum.
Saatlerce ve saatlerce konuşuyoruz.
Başka ne gelir ki zaten elden.


https://www.youtube.com/watch?v=h6mjwc9HUXc

31 Mart 2015 Salı

Bir Küçük Hatıra

Bir zamanlar bir kız hatırlıyorum.
Ömrü oturup düşünmek ile geçerdi ki keza başka seçeneği yoktu o zamanlar.
Yaşamın getireceklerinden heycanlanır, hayaller kurar idi.
Işığı kapatıp sokak lambalarına saatlerce bakardı. Mekanı önemsemeksizin yıldızlara bakıp dolaşırdı onlarla evreni. Ruhu da iyi idi sanırım bir parça. Her zaman beyazın üzerine yaptığı resimleri düşünürdü.
Bir zamanlar bir kız hatırlıyorum ki üzülse dahi pes etmek geçmedi aklının ucundan bile ve hayallerine yenik düşmek.
Şimdi gene ışığı kapatıp güzel bir müzik eşliğinde kendimi kelimelerde bulmuşken gülümsedim ona.
Bana baktı. 'Neden?' diye sordu.Cevap veremedim. gülümsemeye devam ettim.
'Kelimelerim yok sen sadece dinle, nolur soru sorma.' diyebildim..Ağzımdan sadece bu cümleler çıkabildi
Gitti sonra.. Ben de kal diyemedim ki kalmazdı zaten.
Artık resimler siyahın üstüne silikleşen yazılardan ibaretti. 
Şu an müzik bilmiyorum kaçıncı kez çalıyor. Ben düşünüyorum sadece.
Elimden başka bir şey gelmiyor.Silineceğini bile bile kelimeleri yazıyorum inatla belki yazdıklarımın rengi beyazlaşır umudu ile.
Ben hala ara ara hatırlayacağım beyazlar üzerine umutla resim yapan o tatlı kızı.
Sonra bir müzik açacağım, arkasından bakakalacağım..


(No Land - Yüzerdik şarkısına ithafen)



30 Mart 2015 Pazartesi

Dönmemek Üzere

Bu sefer oraya dönmemek üzere oradan ayrıldığımı biliyorum.
Hayatımın garip serüveninde yırtılmış tonlarca yaprak var.O girişi cümlesi asla olmadı bende.Asla da yazamadım zaten hayatıma dair kalıcı şeyler.Ne zaman kalem alsam fırladı gitti elinden. Ne zaman sigarama eşlik ettirmek istesem müziği,hep amansız kavgalarına tutuştular..Baktığım saatler durmuştu hep. Ve hepsinin kadranı farklı yerlerde idiler.Ait olamadığımın sebebidir bu zamana.
Bu sefer geri dönmeyeceğim oraya.
 Hayatımı düşündüğümde, beni olmayan bana hapseden yerlere ait olmayacağım.
Yollarsa, meskenim olsun ayaklarım parçalansın.
Lakin artık ruhumu kaplamasın betonlar ve aidiyetsizlik.
Ve tuhaftır ki ihtiyacım varken yalnız koydular kelimeler de beni.
Bu yüzden Turgut'un dizelerini haykırmak istiyorum şimdi:
'Dönemeyeceğimiz bir yer beğen, başka türlüsü güç..'


26 Mart 2015 Perşembe

Sabah Temizliği

Odamın dağınıklığında buldum kendimi.. Her şey her yerde.Bazen böyle olmak gerekiyor sanırım.Ruhunu çevrene yansıtmak insanı doğallaştırıyor. Birkaç gündür yalnız yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışıyorum. Çevremdeki eşyalara, hareketlerime, rüzgara ve her şeye daha farklı bir bakış açısı ile bakma çabasındayım. Çevremde bir ton ilaç..Antibiyotikler,antidepresanlar,antiher’şey.. Kafamın içinde tonlarca gürültü var.. Antiher’şeye uyan biçimde.Yüzümde bir gülümseme.. Nedenini anlayamıyorum. Sanırım geçen zamanın alışmakla bir ilgisi var. Kitap okuyamıyorum eskisi gibi saatlerce.Keza kafamın içindekiler sürekli beni dürtüp ara vermeme neden oluyor.Gene de boş bulduğum her an bir cümle okumaya gayret ediyorum. Cümlelerimi ruhumun derinliklerine çekercesine okuyorum. Bu bile iyi hissettiriyor. Bir cümle var altını çizdiğim, onu paylaşmak istiyorum şu an: ‘Yaşamak, bir günü daha atlatmak demekti, o kadar..’ Dedim ya, geçen zamanın alışmakla ilgisi var. Yalnız yaşamayı anladığım şu süreçte fark ettiklerim beni mutlu ediyor. En azından artık anısı olan şarkılarla yaşamayı öğrendim. Rüzgar benim için değerlidir, hep söylerim bunu. Sabah çayımı içip kalabalığın sıradanlığına karışmadan ona iletmesini istediğim mesajları söylemek istiyorum, gene beşinci kattaki odamın minik balkonundan. Hiç gidemediğim ama hep ruhumda olan Aşiyan’daki dostlarıma, sevgililerime onları ne kadar çok aradığımı söylesin rüzgar.. Bir de mezarının yeri dahi belli olmayan Sabahattin Ali..Ona kendi kelimeleri ile sesleniyorum, bunu da iletsin..Her akşam yatmadan, onun kelimelerini okuyarak onunla konuşuyorum.Söylesin bunları. Şimdi kalabalığa karışıp zorunlu düzene girme vakti sanırım. Odamın dağınıklığını akşam yeniden buluşmak üzere alelade bırakıyorum. Ve geriye Eskişehir’in bitmeyen ayazına dalmak kalıyor.

23 Mart 2015 Pazartesi

GECE

Yalnızlığın en saf haliyle hiçbir şey yapmadan müzik dinliyorum..
Gene her sesi kafamda çınlattığım ve gürültü bellediğim gecelerden biri.
Geldiğime binlerce kez küfrettiğim şehrin kuru gürültüsü içindeyim.
Geldiğim için binlerde kez tebrik edildiğim şehirde bir evin balkonunda rüzgarda arıyorum kendimi.
Bir sigara yakıyorum.. Sigara dumanından şekiller çıkarmayı seviyorum.. 
Bu gece huzur veren şekiller çıkarmayı ümit ediyorum umarsızca..
Ne biliyim..
Belki Mario çıkar ansızın ziyarete gelir beni.Yanıma oturur..O, prensese lanet eder.. Ben ise daha adını bile bilmediğim her şeye..
Hayır bu olmadı.. 
Mesela bir kedi gelir kucağıma oturur.. Başını seveceğim zaman bir hışımla elimi tırmalar ve çeker gider o da kalabalığın içine..
Ben bu işi beceremiyorum bu gece..Ve işin kötüsü rüzgar da benden yana değil.
Oluşturduğum tüm kötü senaryoları üstüme doğru, benliğime doğru püskürtüyor resmen.
Sigarayı bırakmaya karar veriyorum..En azından şu anlık.
Adını bile unuttuğum şehrin beşinci katından insanlara bakıyorum.
Ne manzara ama..
Turuncu sokak lambaları altında kimi düşünmekten kaçan, kimi ise düşünmeyi unutmuş bir yığın insan.
Dışarıdan çok mutlu gibi gözüken fakat samimiyetsiz oldukları gözlerine bakınca hemen anlaşılan suretler..Ve bitmeyen kahkalar.
Betonların içinde devasa boyutta bir tiyatro.İzleyiciler yok.. Herkes kendi oyununun yıldızı..
En azından tüm bu karmaşanın amacının bu olduğunu düşünüyorum.
Griler arasında bunalıyorum.. Sevmedim bu manzarayı da..
Kötü ve kanserli bir gece.
Bir şehrin beşinci katında bir balkondayım.
Rüzgara inat bir sigara daha yakıyorum.
Kafamı kaldırdığımda gökyüzü..Şehrin ışıkları yıldızları hapsetmiş..
Gene de gözüme birkaçı takılıyor. Göz kırpıyorum onlara..
Bir kuş olup gökyüzüne ulaşmak istiyorum.
Sigarayı üflüyorum..
Yere çakılmış bir insan görüntüsü..