18 Şubat 2018 Pazar

Her şey çok güzeldi 1 aydır. Seninle konuşa konuşa, acıma tuz basa basa seni atacaktım içimden.. En dibi görmeden yukarı çıkılmıyordu hani? Daha ne kadar dibi görebilirim bilmiyorum..
İçimin bu kadar derin olduğunu da bilmiyordum işin özü.
Yaşanılanlara bağlanıp yalanlarla yaşamak arzusundayım.
Geçmişe yalan demek ne kadar doğru?
Ama bir şekilde inanılanlar gidince insana yalanmış gibi geliyor.. (Sen bir şeyi söylemeyi unuttuğumda -yalanmış demek ki- derdin..O geldi aklıma)
Sorun da hep bu değil mi? Her şey seni anımsatıyor. Birisi kurduğum cümleleri anlamadığında gözlerim dolmaya başlıyor. Çünkü biliyorum..
Sen anlardın.. Yazmakla, söylemekle başlamadı mı her şey?
Son mesajında , -Yüzünü görmeden önce sevdim.Tanışmadan tanıdım. Heyecanını, coşkunu,gözlerinde hüznü görmeden sevdim.- demiştin ya, işte en vurucusu o zaten.
Böylesi anlaşılabilme, kendimi ait ve ait olduğu için de özgür olma hissini aldın benden.
Demiştim ya her gün kendime -Güzel olacak..- yalanlarını veyahut tesellisini söyleyerek başlıyorum diye, olmayacağını biliyorum.. Gün içinde kafamı dağıtmaya ne kadar çabalıyorsam yatmadan evvel gözlerimden -incilerim- dökülmeye başladığı an üşümeye başlıyorum.
Bu öylesi katlanılmaz bir üşüme ki, ruhumun ve bedenimin her zerresini ele geçirmeye başlıyor.
Güneş öldü..
La Sagra da Familia asla tamamlanmayacak..
Machu Pichu'da aynı anılar gibi sular altında kaldı..
İçtiğim rakının her yudumunda bir matem var artık..
Güzel olan her şey şu an bir enkaza döndü.
Bu kadar güzel olmasaydı da bu kadar acı çeker miydim?
Bilmiyorum inan..
Köşedeki duvarda yazan Gülten Akın sözünden bile nefret ediyorum artık.
Senin, benim, bizim gözlerimizle hayata bakmaktan yoruldum.
Benliğimi Kaz Dağları'nın en derin noktasına gömmek istiyorum. Kendime dair en ufak bir şey bile hatırlamak istemiyorum inan..
İnsan kendinden vazgeçince unutabilir mi?
Ben artık böyle yersiz umutlara bağlanmaktan da sıkıldım.
Keza hep en başta buldum kendimi.
Bitmeyen bir yas tutma içerisindeyim.. Ben ne ara bu kadar güçsüz düştüm?
O kadar çok üşüyorum ki anlatmak pek de mümkün değil.
Dedim ya, benliğimi Kaz Dağlarının en derin noktasına gömmek istiyorum..
Hasan ile Emine'nin aşkı gibi Kaz Dağlarında bizim ruhumuz da huzur bulur belki..
Ve ben, o kadar çok üşüyorum ki.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder