7 Şubat 2018 Çarşamba

Zorunda Kalmışlığın Zorunluluğu..

Her sabah umut ümidiyle uyanıyorum.
Her sabah kendime diyorum ki bugün mutlu olacağım.Sabah mahmurluğunun ve uyku ilacından kalma sersemliğin uyuşmuşluğu ile hep bunları diliyorum..
Her sabah..
Sürprizler istemsiz olur ya hani ben onlar beni bulsun diye bir çok kapı açıyorum.
Kendini hazırlayan bir sürpriz belki beni mutlu eder diye.
Bugün yazarını bilmediğim bir yazı okurken Tanpınar okumalıyım dedim..Sonra farkettim ki okuduğum yazının sahibi Tanpınar imiş. Sebepsiz güldüm.
Dedim ki evet bugün güzel geçecek..(Kendime sürekli bu zorunda kalmışlığın zorunluluğunu anımsatmak durumundayım ne yazık ki)
Sonra durdum gülmeye çalışarak. Kahvemden bir yudum aldım.. Sigarama gitti elim.
Ve gene içimin dayanılmaz boşluğu.. Orada idi işte. Coğrafyasını bilmediğim bir yerin körfezinde kasırgada kalmış bir gemi misali oradan oraya sürüklüyor beni.
Çok deniyorum.. Çok okuyorum.. Çok fazla küçük ayrıntıyı anlamlandırmaya çalışıyorum.
Bir dilek şişesi aldım.. İçinde bir dolu kum tanesi, denizin sonsuzluğunu ve tüm o kirlenmişliklere rağmen güzelliğini anlatırcasına da bir kaç minik deniz kabuğu vardır içinde. Bir de küçük bir parşömen kağıdı.
Bir dilek yazdım Beatles I Love Her çalarken.. (Bir çok şarkımız vardı ya bu şarkı en özeliydi sanki. Gittiğimiz yerde buluverirdi bizi.)
Fark ettim ki istemsizce yazdığım dilek de aynı umut ümidi gibi Dünya'nın anlamsızlık çukurlarında bir yerlerde dolanan cinsten.
Tüm bunları biliyor iken ve şu an burada yazıyor iken de daha kötüsünü yaşamaya devam edeceğim.
Yazmayı bırakacağım.. Her zaman yaptığım gibi bir müzik açacağım veyahut yeni aldığım kitabı elime alacağım.
Sonra diyeceğim ki kendi kendime:
''Bugün mutlu olacağım, bugün güzel birgün olacak.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder