20 Ocak 2020 Pazartesi

Kahverengi...

Hayatımda ilk kez kahverengi bir huzurunu tahayül edebiliyorum.
Kafam karışık aynı renkler gibi.
Ama tek bir görüntünün özleminden vazgeçemiyorum bir süredir.

Her şey çok farklı renkte gibi ama her şey kahverengi gibi.
Her renk benim için bir hikaye anlatır, bilirsin..
Belki de ancak tahmin edebilirsin moru, yeşili, kırmızıyı..
Şimdi hikaye yazdığım, hikayesini kendi yazan bir kahverengi var ruhumda..
Ruh da demek istemiyorum öyle sınırlı ki kelimelere hapsetmek.
Kendi hikayesini yazdı kahverengi evet, aynı zaman gibi..
Belki de gerçekleşmeyecek bir hikayenin hayalini kurdu kahverengi.
Zamanın gerçekleşmemesi gibi..
Zamanı ruha, ruhu, hayale dönüştürmek gibi bir kahverengiden bahsediyorum.
Tüm renklerin ve kelimelere hapsolmuş anlamların birleşimi gibi bir hayal bu.
Kitaplardan örülmüş duvarlarda, evrenin en kırmızı kahve kokusuyla sarılmış bir hayal bu..
İçeri sızan ışık evrenin en güzel şarkısını söylerken,

Biz orada unutulmuşuz kahverengiliklerde..
Hiç konuşmuyoruz, ihtiyacımız yok gibi konuşmaya..
Sanki konuşarak beklemişiz de bunca zaman artık birbirimizin susmalarına saklanıyor gibiyiz.
Bir minik mimik ile tonlarca şey anlatıp ufak bir sarılmada tüm evreni kucaklamış gibi hissediyoruz.
Dedim ya kendi ve belki de hiç gerçekleşmeyecek hikayesini yazdı kahverengi bilmeden.
Sen orada dururken ve ben içimde evrenin en karmaşık hikayelerini her saniye tekrar tekrar yazarken,

Daha çok susuyorum..
Konuşmak anlamsız geliyor.. Ve ben ilk kez nasıl yaşayacağımı bilmeden,
Kendini sınırlandıran kelimeleri melodilerle özgürleştirmeye çalışıyorum..
Senin hayalinden kaçarken daha çok saklanıyorum kendi içime..
Daha çok konuşmak isterken fazlalaşıyor susmalarım.
Kendim olamıyorum, uzun bir süre sonra insan nasıl kendi olabilir sorusuna yanıt bulamıyorum.
Sana baktıkça kocaman bir dünyanın varlığını bilmek belki de sadece ummak ve bundan kaçmakla sanki geçiyor zamanım..
Kaçmakla en çok evet..
Bir şeyleri sürekli olarak yaparak ve hareketle ve yersiz cümlelerle doldurmak beklemeleri..
Çünkü susmak en büyük konuşmalara dönüyor artık..
Ve ben ''Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa..'' sözüne artık saklanamıyorum..
Melodisi ve ruhu aklımda olan kelimeleri bile hatırlayamazken sonu olmayan bir kovalamaya dönüyor her şey. 

Sen oradasın...
Evrenin en güzel kahverengiliğiyle duruyorsun karşımda..
Ve sana sadece bakarken ben adım atmaya korkuyorum delicesine.
Kendi düşüncelerimden ve hayallerimden korkuyorum,

Yaşamaktan korkuyorum..
Ama öyle güzelsin ki orada öyle dururken bile..
Sana bakıp şarkılara sığınmaktan şiirlerde kendimi aramaktan fazlasını yapamıyorum..

Dedim ya kendi ve belki de hiç gerçekleşmeyecek hikayesini yazdı kahverengi bilmeden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder