21 Kasım 2012 Çarşamba

Başlangıcımsı

Bu blog sayfası belki de bir başlangıç.Zaman geçiyor ve geçerken aynı bir nehir gibi çok şeyler koparıp götürüyor insandan..Bir yerlere bırakıyor yahut birilerine dahil ediyor.. Bazen de eksiltiyor öylece.Belki yeniden düzelebilecek şekilde belki tamamen eksiltecek nitelikte..
bilinmez bunlar elbet..
Genç yaşlarda zamanın niteliği hep büyüktür.Birkaç saat, bir gün ,bir hafta, bir ay sonra birkaç yıl sonra birkaç on yıl..vs.Yaşananlar biriktikçe ve ilk olma özelliğini yitirdikçe zamanın niteliği de bir bakıma kaybolur aslında.
İlk aşık olunan zamanlarda bir saniyelik dilim için ağlanır gecelerce ve günleri ve haftaları geçirmek deli gibi zorlaşır..
İkinci kez aşık olunduğunda - ki bunun adı aşk mıdır bilinmez- sevilir, beklenilir..Haftalar geçer yaşam devam eder..Bellki yıllar geçer ama birkaç hafta gibi..
İlk gençlik yılları yoktur artık haftalar insana asırlar gibi gelmez.. Her aşk insanı biraz olgunlaştırır derler ya belki ondan belki de ilk olma özelliğini yitirdiğinden..Kim bilir.
-Bu zaman konusunda sonradan derinlemesine değinirim nasıl olsa, çok fazla derinine girmiyorum o yüzden..-
Aşkı bir kenara bırakırsak şayet sanırım zamanı uzun kılan yaşanılan olayların farklılığı ve belki de benimsenmiş çaresizlikle edinilen tecrübesizlikler.
Ve heyecanın niteliği..Ah evet hayatı yaşanılır kılan heyecan..
Evet bu blogu da tam bunları farketmeye başladığım bir süreçte açma kararı aldım..
İnsanlar ergenliklerinde yazı yazarlar..Hep yazarlar..Zaten okuyandan çok yazan insanımız olma nedeni de belki bu yüzdendir.Ama edebiyat ve kelimelere sevdalananlar bundan kopamaz.Ara verilir belki ama aynı kötü huylu bir kanser gibi ruhuna hücum eder yazma telaşı insanın.
Ben de kopamadım işte.. Kanser tüm ruhumu sarmışken ve uzak kalmışken bunca kelimelere, çarpık çurpuk kelimelerimle bir adım atmak istedim beyaz satırlara.
Bu beyaz satırlar benim kanserimin daha da ilerlemesine sebep olacak ve beni de bir kanser hücresi yapana değin en büyük sırdaşlarım olacak hepsi..
Ah yazmak benim için öylesi zor bir eylem ki şu sıra..Kelimeler çok dağınık ve düşüncelerin bir nizamı yok, öylesi yayılmış gibiler.Fakat bu düzelecek biliyorum..Düzelmesi için var bu satırlar..
İyisi mi ben işin kolayına kaçıp gene özetleme işini Edip'ime bırakayım..


''Şiirler yazdım, kitaplar okudum
Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
Derinlerde kaldım böyle bir zaman
Kim bulmus ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
Söyleşin benimle biraz, bir kere gelmiş bulundum.''

3 yorum:

  1. Güzel blog, sevdim ben. Yalnız ben okumayı sevmiyorum onu nasıl yapsak bilemesemde ilk yazın bir ilk yazıya göre güzeldi. Blog sevdasından vazgeçme dosto, önemlidir blog :)

    YanıtlaSil
  2. Yine sessizliğinle boğuyorsun herkesi.Bu nedir böyle ya, felsefenin günümüz aşkıyla kıyasıya sorgulanmasının ardında yatan düşünceler insanı ne derece sürüklüyor. Aşk da sevmek de an'a aittir. Ne peşinden sürükler ne de öylece bırakır tam ortasında kalırsın hayatın ya da bakakalırsın :) . Sana gelince yazacaksın! demiş Tuncel Kurtiz bir şiirinde sen de sürekli yaz da kendimizden geçelim ve fütursuzca hareket edebilelim.

    O değil de, kalk boşver köfte yemeğe gidelim ;)

    YanıtlaSil
  3. Yazıyorum öyle işte kelimelerin anlamına bakmadan boğulmamak ve belki bir saniye daha fazla nefes almak için yazıyorum.Ne gelir ne gider bilemem.Ruhun her parçası belki harflerden ibarettir..Onu da bilmiyorum.Öylece yazıyorum ve belki kusuyorum işte içimdeki karanlığı..

    O değil de dün terminalde bir köfte ısmarlamadın bana ((:

    YanıtlaSil