27 Kasım 2012 Salı

Seramoni


Hayatın garip bir seramonisi var.Çok fazla ses..İlk dinlemede alışamıyor insan.Ah alışmak..Sonraları alıştıkça daha da netleşmeye başlıyor her şey.Ya da biz öyle sanıyoruz.Her farklı sesi algılamak isterken melodiyi kaçırıyoruz.Ve algımız ve ruhumuz o tonlarca notaya bölünüyor.
Müthiş bir şölen..
Her farklı seste yok olmak garip.Aslında bütüne dahil olmak gibi.
Ama bu seramoni farklı.
Hüzün ve kasvetin melodisi.Ensturmanlarsa fazlasıyla değişken.
Yeri geldiğinde alkol,bazen sigara,karanlık,çay,saat,kahverengi..
Bunlarsa benim seramonimin bu aralarki ensturmanları
Mesela bugün..
Karanlık içimde yeşermişken başladım günü adımlamaya.Bazen karanlık bakışlarımdan aktı,kimse görmedi..Bu benim seramonim.Büyüttüm onu ve hızlandı ritim.Sadece rüzgar duydu.
Karanlığın içine girdim ben de.Sonra seramoni renklensin istedim.Yaktım bir sigara ve bir tane daha ve bir tane daha..Çakmağın alevinde aradım belki sıcaklığı, belki de sadece dumanın beyazını görmek istedim.
Sonra güzel bir müzik çalmaya başladı..İçimdeki karanlıkta ve her yerde..
‘’Evet düşüyorum..
Ne kadar sürer yere çarpmam?’’

Şarkıyı düşünüyorum şimdi şekersiz çayımı içerken.Cevabı ben de bilmiyorum.Merak ediyorum:
‘’İnsan hayatının dibe vuruşu kaç metreden ve kaç tik-tak’tan ibaret?’’diye..
Sonra çayın buz gibi olmuş son yudumunu alıyorum biraz istemeyerek..
Şekersiz ve soğumuş son çay yudumuyla seramoni biraz daha tatsızlaşıyor.
Aldırmıyorum bu sefer..
Karanlık da aldırmıyor,sigaram çoktan söndü ve dumanın beyazı artık yok.
Yere çarpmanın ne kadar süreceğini merak ediyorum.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder